İstanbul’da Suriyeli mültecilerin açtığı Sona Sanat Okulu, yeni yetenekleri ortaya çıkarırken, kuvvetli göç şartlarında öğrencileri hayata tekrar bağlayan bir fonksiyon görüyor.
Suriye’nin başşehri Şam’dan 2013 yılında İstanbul’a göç eden Sanat Okulu Müdürü William Dada, yaptığı açıklamada, bir sanat okulu açma fikrinin nasıl doğduğuna ve sanatın insan için taşıdığı pahaya ait değerlendirmelerde bulundu.
Asıl mesleği Arapça öğretmenliği olan Dada, “Öğrenciler bir boşluğun içindeydi. Bir yerden öbür bir yere göç etmiş olmak hem öğrenciler hem de aileleri için zordu. Bildikleri lisan, kendilerini söz etmelerine yetmiyordu, topluma entegre olmaları ve birden fazla lisan bilmeleri gerekiyordu.” dedi.
“SANAT, TOPLUMDAN SOYUTLANMIŞKEN SİZİN YANINIZDAKİ DOSTTUR”
İster fotoğraf ister müzik kanalıyla olsun sanatın, insanın hislerini ve kendini söz etmede başvurduğu bir sığınak olduğuna inandığını söyleyen Dada, “Sanat, yalnızken, gurbette ve toplumdan soyutlanmışken sizin yanınızdaki dosttur. Sanat okulunu kurma fikri buradan doğdu çünkü ben sanatın, toplumların ve medeniyetlerin aynası olduğunu düşünüyorum.” tabirini kullandı.
İnsanın fıtratı gereği, karamsarlığa kapıldığı vakitlerde eline kağıt kalem alıp bir şeyler karaladığını ya da ritim tutturduğunu söyleyen Dada, sanatın tek ve kozmik bir lisanı olduğunu vurguladı.
YETENEKLER KEŞFEDİLİYOR
Sanat Okulunun 4 yıl evvel kurulduğunu ve büyük ilgi gördüğünü aktaran Dada, “Okul hem benim hem de yeteneği olan pek çok öğrenci için sığınılacak bir yerdi. Okuldaki öğretmenlerin de yardımıyla öğrencilerin yeteneklerini ortaya çıkarmaya çalıştık.” dedi.
Sanat okulunda müzik ve fotoğraf eğitimi verdiklerini kaydeden Dada, Türk ve Arap kültürlerinde ortak olan ut ve bağlama üzere doğuya has müzik aletlerinin yanı sıra piyano, gitar ve viyola üzere batıya has müzik aletlerini çalmayı öğrettiklerini lisana getirdi.
Dada, okula gelen çocukların, 2-3 aylık bir denemeye tabi tutulduktan sonra hangi müzik aletini çalmaya yetenekli olduklarının öğretmenler tarafından belirlendiğine değindi.
Dada, okulda, daha evvel maddi olanaksızlıklar nedeniyle rastgele bir müzik aleti çalmayı öğrenememiş lakin sonra ekonomik durumlarının düzelmesiyle bu hobisini geliştirmeyi isteyen farklı yaş kümelerinden bireylere eğitim verdiklerini söyledi.
Fotoğraf alanında, öğrencilerden büyük ilgi gördüklerine işaret eden Dada, “4 sanat standı açtık. Öğrencilerimizden birden fazla İstanbul’daki Hoş Sanatlar Derneğine üye oldu. Bunda öğretmen ve öğrencilerin kendi yeteneklerine olan inançlarının tesiri var.” diye konuştu.
MÜZİK, İRTİBATIN SANATA DÖKÜLMÜŞ FORMU
Müziğin herkese bildiri ulaştırabileceğini ve Araplar ile Türkler ortasında pek çok ortak nokta olduğunu vurgulayan Dada, şunları kaydetti:
“Bazen sözler karşımızdakine bildiri vermede kifayetsiz kalabiliyor. Biz de Suriyeliler olarak savaş kurallarına karşın müziğe yöneldik. İçimizde sanat alanında kendini gösterebilecek ve geleceği parlak yeteneklerimiz var.”
ARAP VE TÜRK SANATI ORTAK BİR KÜLTÜRÜN ESERİ
Sanat okulunda gitar öğreticiliği yapan Şamlı İstek Burhan ise verdikleri eğitimde memleketler arası müfredatı takip ettiklerini, yaklaşık 16 ay süren kurs sonrasında öğrencilerin her türlü parçayı çalabilecek seviyeye geldiğini lisana getirdi.
Türk ve Arap müziğine ait de değerlendirmede bulunan Burhan “Arap ve Türk sanatı birbirine çok yakın. Bu aslında genel olarak doğu sanatı. Müzik makamları da birbirinden küçük farklarla ayrılıyor. Kimi Türkler Arap müziğini, kimi Araplar da Türk müziğini dinlemeyi seviyor.” diye konuştu.
Müziğin korunması gereken kültürel bir miras olduğuna değinen Burhan, şöyle devam etti:
“Türkiye’de bu bakımdan verimli bir ortam bulduk. Öğrencilerin gösterdiği ilgi ve kültürlerine bağlılık açısından değerlendirdiğimizde Suriye’deyken görmediğimiz pek çok yeteneği keşfetme imkanı bulduk.”
SANAT TOPLUMA ADAPTEYİ KOLAYLAŞTIRIYOR
Halep’ten Türkiye’ye 2013 yılında göç eden Ferhad Alyu, gitar çalmayı öğrenmek için sanat okulunun kurslarına katıldığını söyledi.
Arap müziğinin kıymetli olduğunu ve yok olmaması gerektiğini lisana getiren Alyu, “Sanat, Türkiye’deki yabancıların entegrasyonunu kolaylaştırıyor. Türk ve Arap sanatları da birbirine çok yakın.” dedi.
Şam kırsalından çıkarak 2014’te Türkiye’ye gelen ve sanat okulunda ut çalmayı öğrenen Şehd Hammude de “Sanat okullarının varlığı, Suriyeli gençlerin yeteneklerini geliştirmelerine, yeni şeyler öğrenmelerine ve topluma entegre olmalarına yardımcı oldu.” değerlendirmesinde bulundu.
Ensonhaber
