Her geçen yıl giderek yükselen bir ivmeyle otizm tehdidiyle karşı karşıyayız. 1985 yılında her 2 bin 500 çocuktan birine otizm teşhisi konulurken, Hastalık Tedbire ve Denetim Merkezi (CDC) bilgilerine nazaran bugün her 54 çocuktan biri otizm riski ile doğuyor. İstatistiklerden yola çıkarak bundan 20-30 yıl sonra her iki çocuktan birinin otistik olacağını öngörüyor. Toplumda hala bu sorunun son derece az göründüğüne dair bir algı olsa da tehlike çok daha büyük.

“OTİZM GENETİK DEĞİLDİR, HAKİKAT BESLENME MODELİ İLE SEMPTOMLAR HAFİFLETİLEBİLİR”

Otizmin bu kadar artmasının değerli bir sebebinin beslenme alışkanlarının değişmesi olduğunun altını çizen Dr. Ümit Aktaş, “Bugün artık otizmin genetik olmadığı, çevresel toksinler, yiyeceklerin içindeki kimyasallar, DNA’mızın tanımadığı yapay yiyecekler ve aşılarda kullanılan ağır metallerle alakalı bir sorun olduğu biliniyor. Bu toksik hücum, sıhhatsiz bir mikrobiyomla birleşince ortaya birçok farklı faktörün birlikte rol oynayarak beyin işlevlerinde bozukluğa yol açtığı bir tablo çıkıyor. Lakin bilinenin tersine, yanlışsız bir beslenme modeli ile otistik semptomlar hafifler, hatta büsbütün iyileşebilir” dedi.

Teşhis ne kadar erken konmuşsa ve yanlışsız beslenme modeline ne kadar erken geçilirse tedavinin muvaffakiyet talihi da o kadar artar diyen Dr. Ümit Aktaş; “Maalesef her sıhhat sıkıntısında olduğu üzere beslenme ve otizm ortasındaki münasebet de göz arkası ediliyor. Sonuçta geriye yalnızca bir yere kadar yararlı olabilecek psikoterapi formülleri ve önemli yan tesirleri olan ilaçlar kalıyor. Dünyayı temizlemek elimizde olmayabilir, fakat sağlıklı çocuklar yetiştirmek ismine değiştirebileceğimiz pek çok şey var” diyerek ebeveynlere tekliflerde bulundu.

Sezaryenle doğan çocuklarda otizmin daha fazla görüldüğüne de dikkat çeken Dr. Ümit Aktaş, “Bebek, birinci probiyotiklerini olağan doğum esnasında doğum kanalından geçerken annesinden alır. Anne sütü ise probiyotiklerin beslenmesini ve çoğalmasını sağlar. Bu hami kalkan olmadan dünyaya gelen sezaryen bebeklerinde, hele bir de anne sütünden yoksun kalmışlarsa otizm riskinin arttığını gösteren çalışmalar var” diyerek mecbur kalmadıkça anneleri olağan doğum yapmaları konusunda uyarıyor ve bebeğinizi hiperaktivite sendromundan, salgına dönüşen otizmden korumak için 7 hususta sağlıklı çocuk yetiştirme prosedürlerini paylaştı:

1. Toksinlere maruz kalmayın

2. D vitamini eksikliğine dikkat edin

3. Kolesterol zengini besinler tüketin

4. Olağan doğum yapın

5. Diyetinize omega-3 ekleyin

6. GDO yemeyin, yedirmeyin

7. Beslenme modelini değiştirin

Otizmle savaşta oluşturulacak beslenme modelinin yasaklıları:

• Tüm işlenmiş besinlerden uzak durulmalı. Raf ömrü olan her besin işlenmiş besindir. Temel kural doğal beslenme olmalıdır.
• Tüm sebzeler mevsiminde yenmeli. Mevsim dışında yenilenler zerzevat değil, tarım ilacı ve hormon deposudur. Çocuğunuzu zehirli olan her şeyden korumak önceliğiniz olmalı.
• Bugünün genetiği değiştirilmiş buğdayı, yaygın biçimde gluten intoleranslarına sebep olduğu için yenilmemelidir. Her türlü ekmek (beyaz, kepekli, tam buğday, yufka, lavaş, köy ekmeği), un, bulgur, makarna, erişte, şehriye ve hatta konut tarhanası bile, buğday içerdikleri için yasak. Hatta bu eserlerle tıpkı poşette taşınmış, temas etmiş besinler bile yenmemelidir.
• Yulaf, arpa ve çavdar da gluten içerirler, doğal olarak bunlar da yasak.
• Hazır mayalı besinler yasak. Hazır maya bedende sindirilemez ve besin intoleranslarına sebep olur. Yaş maya, kuru maya, fırıncı mayası, pastane mayası, kabartma tozu da kullanılmamalıdır.
• Şeker asla tüketilmemelidir.
• Süt, süt eserleri laktoz içerir. Yenmemelidir.
• Bu beslenme programında meyve yasaktır, yenmemelidir.
• Ülkemizde hayvan yemi olarak GDO’lu yem satışı özgür. Besi hayvanlarından ve çiftlik balıklarından uzak durun. Merada yayılmış hayvan eti ve deniz balıkları yiyebilirsiniz.

Otizmle savaşta oluşturulacak beslenme modelinde kesinlikle bulunması gerekenler:

• Mevsiminde her türlü taze sebze 
• Mevsim zerzevatları konserve yapılabilir, kurutulabilir, derin dondurucuda saklanabilir.
• Mesken turşusu
• Paça çorbası, bol ölçüde kolajen içerir, bol bol içilmelidir
• İşkembe çorbası
• Kemik suyu. Hazırlanıp derin dondurucuya konularak, her yemekte kullanılmalı
• Kaya tuzu (kararında kullanılacak fakat rafine olmayan tuz kullanılmayacaktır)
• Saf sızma zeytinyağı  – her gün en az 10 yemek kaşığı
• Gerçek köy tereyağı – her gün en az 3 yemek kaşığı
• Organik Hindistan cevizi yağı (coconut oil) – her gün en az 1 yemek kaşığı
• Deniz balığı (mevsim balığı)
• Kırmızı et (merada yayılmış hayvan eti)
• Karabuğday (greçka)
• Kinoa
• Her türlü kuruyemiş (kavrulmadan yenilecek)

Cumhuriyet