Ulusal Eğitim Bakanı Mahmut Özer, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin “Eğitimde Yeni Eğilimler, Mesleksel ve Teknik Eğitimde Paradigma Değişiminin Endüstrimiz Açısından Önemi” ana gündemiyle yapılan aylık olağan toplantısına katıldı.

Özer burada yüz yüze eğitim ve mesleksel eğitim bahislerinde değerlendirmelerde bulundu.

“OKULLARI AÇIK TUTMAK ZORUNDAYIZ”

Okulların kapalı olması durumunda en büyük maliyeti dezavantajlı kümelerin çektiğine işaret eden Özer, okulların bilhassa sosyoekonomik olarak dezavantajlı olan kısımlar için yalnızca bir öğrenme ortamı olmadığını, tıpkı vakitte bir toplumsallaşma alanı da olduğunu söyledi.

Özer, “Onun için şayet eğitimde fırsat eşitliği diyorsak, okullarımızı bilhassa sosyoekonomik düzey olarak dezavantajlı gruplarımız için kesinlikle açık tutmak zorundayız.” diye konuştu.

“MESLEKİ EĞİTİM TERCİH EDİLMEYEN BİR ÇEŞİDE DÖNÜŞTÜ”

Mesleksel eğitimin ehemmiyetine de değinen Özer, mesleksel eğitimin yerinde olmasının yalnızca iş gücü piyasasının muhtaçlık duyduğu nitelikli insan kaynağını yetiştirmesi manasına gelmediğini, birebir vakitte Türkiye’de ortaöğretim sisteminin de yerli yerine oturması manasına geldiğini söyledi.

Bakan Özer, katsayı uygulamasının mesleksel eğitim ve imam hatip okullarının alanlarının dışındaki yükseköğretim kurumlarına erişimini kısıtladığını hatırlatarak, “Aslında niyet çok şey üzere duruyor, teknik olarak alanındaki bir alana devam etsin ancak bu müdahale akademik olarak başarılı öğrencilerin mesleksel eğitime erişimini yahut tercihini ortadan kaldırıyor.

Mesleksel eğitim başarılı öğrencilerin tercih etmediği bir okul cinsine dönüştü. Akademik olarak istediği okula yerleşmeyen öğrencilerin gitmek zorunda olduğu bir okul çeşidi üzere oldu mesleksel eğitim.” diye konuştu.

“TÜM SÜRECİ DİZAYN ETMEK İSTEDİK”

Oradaki öğretmenlerin öğrencilerden muvaffakiyet beklentisi düştükçe öğretmenlerin de sistemden kopmaya, aşikâr bir müddet sonra iş gücü piyasasının da artık aradığı elemanı bulamamaktan, bulduğu vakit da istediği yeterlilik ve yetkinlikte olmamasından şikayet etmeye başladığını tabir eden Özer, şunları kaydetti:

“Bakın kolay bir eğitim siyaseti müdahalesi Türkiye’nin yalnızca eğitim sisteminde değil, iş gücü piyasasına da çok önemli maliyetler ödemesine yol açtı. Daha sonra 2012 yıllarında, yani yaklaşık 10 yılın üzerinde uygulanan bir katsayı uygulamasından bahsediyoruz, kaldırılmasından sonra gerçekten mesleksel eğitimin güçlendirilmesi için her hükümet çok önemli efor sarf etti. İş gücü piyasasıyla güçlü iş birlikleri kuruldu, birlikte projeler yönetildi ancak bilhassa son 3 yılda iş gücü piyasasıyla çok daha sistemik, olaya bakarak, bütüncül bir biçimde süreci yöneterek bir iş birliği modeli ortaya koyduk. Daha evvel iş verenlerden yalnızca bir okul binası, bir atölye yapması istenirken yeni iş birliğinde Bakanlık olarak iş verenle birlikte tüm süreci dizayn etmek istedik. Aslında paradigma değişikliği denilen şey bu. Yani şu 3 yıl içerisinde elde edilen muvaffakiyetin anahtarı aslında iş vereni eğitim sürecinin dışında tutup mezunları bekleyen pasif bir pozisyondan, eğitimin başlangıcından itibaren okula çekerek tüm sürecin içerisine dahil etmekten kaynaklanan bir dönüşümdür. Sizlerle birlikte müfredatı inceliyoruz. Sizlerle birlikte işletmede maharet eğitimini tekrar dizayn ettik. Sizlerle birlikte öğretmenlerin iş muvaffakiyet mesleksel gelişim eğitimlerini düzenledik ve istihdamı merkeze aldık. 3 yıl içerisinde inanılmaz bir dönüşüm oldu.”

“FİKRİ MÜLKİYET TESCİLİ 188’E ÇIKTI”

Kovid sürecinde mesleksel eğitimin göstermiş olduğu performansı anımsatan Mahmut Özer, “Ülkeler maske bulamıyordu. Havaalanlarından maskeler çalınıyordu. Mesleksel eğitim bir anda üretim kapasitesini devreye soktu. Maskeden dezenfektana, yüz esirgeyici siperlikten tek kullanımlık önlüğe, daha sonra teneffüs aygıtına, maske makinasına kadar birçok eseri üretip valilerin uyumunda tüm vilayetlerde vatandaşın hizmetine sundu.” formunda konuştu.

Bakan Özer, bu hareket kabiliyetinin kıymetini aktararak, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Mesleki eğitim yalnızca iş gücü piyasasının istediği nitelikli elemanı yetiştirmekle kalmıyor. Sahip olduğu müktesebat, sahip olduğu üretim kapasitesi, devletin ve milletinin harika şartlarda etkin olarak harekete geçirebileceği bir kapasitenin de orada var olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin ekonomik kalkınmasının önündeki en değerli itici güçlerinden bir tanesi de fikri mülkiyet bahsidir. Patent, yararlı model, marka, tasarım üretmesi ve bunu tescillemesi, yalnızca tescillemesi değil, ticarileştirebilmesi ve yaygınlaştırabilmesi. Son 10 yıl içerisinde Ulusal Eğitim Bakanlığı mesleksel eğitimdeki fikri mülkiyet tescil oranı yılda 2,9’du. Kovid sürecinden sonra geçen yılki patent, marka, tasarım ve yararın model tescili 188’e çıktı. Bakın 2,9’dan 188’e. Bu yılki amacımız 250. Şu an prestijiyle 198 eseri tescillemiş bulunuyoruz. Çok rahat bir formda kıymetlendirme sürecine nazaran süreç ilerliyor.”

“BAŞARILI ÖĞRENCİLER TERCİH EDİYOR”

Artık Türkiye’de akademik olarak başarılı öğrencilerin de mesleksel eğitimi tercih etmeye başladığını vurgulayan Özer, şöyle devam etti:
“Yüzde birlik dilimden birinci kere mesleksel eğitim öğrenci almaya başladı. İnşallah Yazılım Lisesi de bu liselerden bir tanesi olacak. Yani fen lisesine gidebilecek puan alan öğrenci artık mesleksel eğitime geliyor. Aslında bu bir dönüşümün başladığını gösteriyor. Yıllardan beri özlenen eğitimle iş gücü piyasası el ele verdiği vakit süreci nasıl şekillendirebileceğini ve birlikte hareket ettiği vakit aslında çözülemez üzere duran meselelerin nasıl çarçabuk çözülebilir olduğunu göstermesi manasında sahiden çok değerli bir model. Bu modeli de en başarılı bir biçimde uyguladığımız ortağımız İstanbul Sanayi Odası.”

Özer, uzun bir ortadan sonra birinci sefer fiziki olarak toplanan İSO Meclisi’nin birinci konuğu olmaktan ötürü da duyduğu memnuniyeti lisana getirerek, kelamlarını, “İnşallah birlikte el ele verip artık mesleksel eğitimi Türkiye gündeminden çıkartacağız. Çok daha iyi okulları getireceğiz. Kâfi ki el birliği yapalım. El birliği yaptığımız vakit çözülemeyecek hiçbir sorun olmadığına inanıyorum.” diyerek tamamladı.

Konuşmaların akabinde toplantı basına kapalı devam etti.

Ensonhaber