FERHAT YILDIRIM

İSTANBUL (İGFA) – Kudüs şuuru tıpkı vakitte bir ümmet ve vahdet şuuru olduğunu vurgulayan Kudüs Platformu Üyeleri, Fatih Saraçhane Parkında basın açıklamasında bulundu.

Basın açıklamasını platform ismine okuyan Mehmet Şahin, Kudüs’ün coğrafik değil, iman problemi olduğunun altını çizerek, “Kudüs’ Müslümanların birinci kıblesi Mescid-i aksa’ya konut sahipliği yapan kutlu kent, Mescid-i aksa ise Rabbimizin ayeti ile sabit üç büyük mescitten biridir. Aziz peygamberimizin miraç hadisesinin gerçekleştiği mübarek yerdir. Kudüs şairin tabiriyle “Gökyüzünde inşa edilip yeryüzüne indirilen şehir”dir.” dedi.

Kudüs’ün Müslümanların olduğu kadar tüm insanların ortak kültürü, anısı ve müktesabatı olduğunu belirten Şahin, “Kudüs bugün Siyonist zalim rejimin işgali altında, Ümmetin bir ortaya gelerek kurtarılacağı günü beklemektedir. 1979 yılından bu yana ramazan ayının son cuması Dünya Kudüs Günü olarak Müslümanlar tarafından ihya edilmekte ve Kudüs şuurumuz tazelenmektedir. Bir Mübarek Ramazan ayı içinde tekrar bir Kudüs Günü’nü idrak ve ihya ediyoruz. Kudüs coğrafik değil İmani bir sıkıntıdır. İmanın çelikleşen iradesini, azim ve yüreğini, sadakat ve teslimiyetini en hoş bir biçimde ortaya koymaktadır. Hakikaten yenilmez sanılan Siyonist düşmanın tarihin en büyük mağlubiyetlerini almasına, büyük İsrail hayallerinin dağılıp parçalanmasına yol açan bu şuur olmuştur. İmanın, iradenin, yüreğin ve adanmışlığın gücü olmuştur.” dedi.

Şahin kelamlarını şu biçimde sürdürdü:

“Kudüs şuuru tıpkı vakitte bir Ümmet ve vahdet şuurudur. İslam Ümmeti’nin merkezi bir dava etrafında bir ortaya gelip, Siyonizme karşı İslami direniş cephesi oluşturması, güçlerini, gönüllerini birleştirip okyanuslar üzere dalgalanması bu şuurun tecessüm eden halidir. Böylece İslam Ümmetinin kendi ortasında vahdet ve dayanışmasının mihveri ve menzilinin Kudüs olduğu hakikati her seferinde kendini göstermiştir.

Sorumluluğunun şuurunda olan dünya Müslümanları kendi ortasında kavim, ırk, mezhep, hizip ayrılığı gözetmeksizin, Kudüs davasında, Kudüs yolunda ve Kudüs cephesinde güçlü bir birlik sergilemiş ve sonucunda tarihin azamet ve onur dolu zaferlerini kazanmıştır.

Bunun içindir ki, İslam Ümmetinin azgın ve sinsi düşmanları, İslam’a ve Müslümanlara karşı sürdürdükleri şeytanca savaşlarında amaçlarını gerçekleştirebilmek için Müslümanları bu şuurdan uzaklaştırmaya, bunun için de Müslümanları dünyevi hesaplar ve dileklerle birlikte, etnik ve mezhebi ihtilaf girdabına sürüklemeye çalışıyorlar. Bizler de dünyevileştikçe değerlerimizden kopuyor, etnik ve mezhebi ihtilaflara düştükçe de azılı düşmanlarımızla savaşacağımız yerde kendi kardeşlerimizle uğraşırken gücümüzü ve irademizi kaybediyoruz.

Bundan ötürü bu mübarek Ramazan-ı Şerif’in son Cuma’sı olan Dünya Kudüs Günü’nde bu şuurumuzu daha da derinleştirerek ve daha da güçlendirerek, Ümmetimizin birliği, dirliği ve iyiliğine değer vermemiz, Rabbimizin tanımladığı üzere, Ümmet-i Vahide olarak kozmik bir İslam kalesini ihya ve tahkim etmemiz gerekiyor. Kudüs şuuru bu sorumluluğun ve bu maksadın temel taşı durumundadır.

Kudüs şuuru bize düşmanlarımızı da tanıtarak, onların planları ve hesapları karşısında hassas ve dirençli olmamızı sağlamaktadır.

Bugün bu düşmanların başında büyük şeytan diye tanımladığımız Amerika ve Filistin işgalcisi Siyonist İsrail gelmektedir. Bu düşmanlar hem global ve hem bölgesel olarak karşımızda durduğu üzere, sinsi bir düşman olarak da içimizde dolaşmaktadırlar. Amerika’nın İslam toplumlarına yönelik şeytanca kumpaslarına, proje ve komplolarına, Siyonizmin tüm yıkım ve fesat planlarına karşı hassas, dirençli ve faal olmamız da Kudüs’ten geçmektedir. Kudüs bu noktada her bir Müslüman için bir mizan ve bir pusuladır.

Bu yılki Kudüs Günü’nde Filistin direnişimizin yeni bir altın sayfası olan Batı Şeria direnişimizi bütün kalbimizle selamlıyor, böylesi destansı bir direnişi yükselten tüm kahramanlarımızı ve Kudüs yolunda kurban olan bütün şehitlerimizi hürmet ve şükranla anıyoruz. Siyonist işgal rejiminin temellerini sarsan ve dünyasını alt edecek bir irade ve yüreği ortaya koyan Filistinli kardeşlerimiz, en ağır koşullar altında da olsa direnişin nasıl volkanlaşabileceğini en hoş bir biçimde ortaya koydular.

Batı Şeria’daki İslami direniş, en büyük imkânın iman olduğunu destansı bir halde ispat etti ve Batı Şeria’yı baştan başa Arslanlar Yurdu haline getirdi. İnanıyoruz ki Batı Şeria cephesi bütün Mücahitleriyle birlikte kaç büyük zaferlerin teminatı durumundadır ve bu cephe genelde bütün dünya Müslümanlarına özelde de Filistin yurduna şan, onur ve azamet katacaktır.

Siyonist düşmanın Müslümanlara hücum noktasında ne kadar küstah ve İslam’a karşı ne kadar kindar olduğunu Mescid-i Aksa’ya yönelik o yabanî ve barbar taarruzlarında bir kere daha gördük ve derinden yaralandık. O denli sahnelere şahit olduk ki, sinelerimizde bundan daha ağır bir acı olamaz ve yüreklerimizde bundan daha büyük bir yara açılamazdı. Bu Siyonist azgınlık işledikleri bu alçakça cürümlerle bütün İslam Ümmet’ine iki hususu bir defa daha hatırlattı. Bunlardan biri vahdet ümmetin bir ortada olması, oburu ise direnç düşmana karşı direniş cephesi açılmasıdır. İnanıyoruz ki bu azgınlıklar Siyonistlerin son çırpınışlarıdır ve yok olup gitmeleri çok yakındır.

Bu Kudüs gününde Rabbimize kelam veriyoruz ki, Siyonistlerin hiçbir saldırısını, hiçbir cinayet ve katliamını, hiç bir küstahlık ve zorbalığını unutmayacak ve affetmeyeceğiz. Denizden nehire bütün Filistin, Kuds-i Şerif ve Mescidu’l Aksa Siyonist işgalden kurtuluncaya kadar da direniş ve cihad yolunda canımızla kanımızla Kudüs cephesiyle omuz omuza olacağız. Çünkü Kudüs Cephesi bugün bir Bedir ve Hayber cephesidir. Bu cephe Ümmet ve kardeşlik cephesidir. Bu cephe özgürlerin onur cephesidir.

Bizler Türkiyeli Müslümanlar olarak, Amerikan firavunluğu ve Siyonist rejim azgınlığına karşı, Ümmet olma sorumluluğumuzla, tarihimizden ve ecdadımızdan aldığımız mirasla özgür Kudüs’e ulaşıncaya kadar Kudüs davasını canlı tutma azim ve irademizi her vakit ortaya koyma durumundayız. Bunun içindir ki Kudüs Günü’nü bugüne kadar yaşattık ve sürdürdük. Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın sahipsiz olmadığını ve hiçbir vakit da sahipsiz kalmayacağını haykırma noktasında bir ortaya geldik.

Dost ve düşman âlâ bilsin ki Kudüs bizim kalbimizdir! Kudüs’ü savunma yolunda hiçbir uğraştan uzak kalmayacak, hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacak ve hiçbir bedel ödemekten korkmayacağız. Göğüslerimizi her vakit Kudüs için siper yapacak, gerekirse damarlarımızdaki kan ile Kudüs’ümüzü savunmaktan geri durmayacağız. İnanıyoruz ki zafer bizimdir ve Kudüs İslam Ümmetine geri dönecektir…

Son olarak ülkemizin seçim arifesine girdiği şu günlerde ülkemizi yöneten siyasi iradeye bu barbar, terörist ve katil Siyonist rejimin tüm elçilik ve konsolosluklarını derhal kapatmasını, her türlü münasebetleri kesmesini ve Filistin direnişine kendi tarihine yakışır bir halde her türlü maddi, siyasi ve askeri dayanağın verilmesini hatırlatıyor, hiçbir ayrım yapmaksızın tüm siyasi partilerimizin hükümetin bu istikamette atacağı adımlara rastgele bir ön koşul koymadan dayanak vermesini talep ve dilek ediyoruz. Unutmayalım ki Kudüs’ü korumak kendimizi korumak, Kudüs’ü savunmak ise kendimizi savunmaktır.

Ramazan ayı, Kadir gecesi ve Kur’an-ı Kerim’in nüzulüyle nasıl bir Kur’an baharı ise. İnanıyoruz ki bu Ramazan ayı da tıpkı halde fetih ve zaferleriyle bir Kudüs baharı olacaktır.

Bu inanç ve iştiyakla Kudüs Günü’nüzü kutluyor, gayret, direniş ve şehadetleriyle yolumuzu aydınlatan tüm Kudüs şehitlerimizi ve her vakit iftiharımız olan Mavi Marmara şehitlerimizi selamlıyor, onların kutlu hatıratı ve mirasını yaşatacağımıza dair ahdimizi tazeliyoruz.

Tez vakitte bir Kudüs baharında buluşmak üzere gözlerimiz daima Kudüs’te olsun, kalplerimiz daima Kudüs’le çarpsın ve Kudüs meşalesi ebediyen yansın. Allaha emanet olunuz.”