Türk edebiyat ve niyet dünyasının büyük isimlerinden şair ve müellif Sezai Karakoç 16 Kasım’da hayatını kaybetti.
Ebediyete uğurlanan büyük şairin fikir dünyası, şiirleri ve hayatı, 24 TV’de Esra Elönü ve konuğu müellif Selahattin Yusuf tarafından Arafta Sorular programında masaya yatırıldı.
“ÇAĞ KARAKOÇ’U OKUYABİLDİ Mİ?”
Elönü, Karakoç’un yazdığı üzere yaşayan, yaşadığı üzere yazan bir şair, tıpkı vakitte da iyi bir çağ okuyucusu olduğuna dikkat çekerek, yaşadığı çağın Karakoç’u okuyup okuyamadığı sorusunu yöneltti.
“BİR ÜLKE BÜYÜK BİR ŞAİRİNİ BU TÜRLÜ Mİ OKUR”
Sezai Karakoç’un en okunaklı büyük şair ve müelliflerden biri olduğnu belirten Yusuf, “Yunus Emre yalınlığında yazmıştır. Sezai Karakoç’un sofistikasyonu imgelerindedir, buluşlarındadır. Acemi müellif ya da şair lafı gereksiz dolaştırır. Cürüm şarapta değildi yol dolaşıktı. Yani hata Sezai Karakoç’ta değil yol dolaşık. Lakin o yolu da yalın bir biçimde yürüyor. Bu kadar yalın, büyük bir şairi Türkiye neden okuyamıyor? Aslında okuyor hakkını yemeyelim fakat bu türlü mi okur büyük bir şairi bir ülke.
“TOPLUM KARAKOÇ’A HAZIR MI ONA BAKLAMAK LAZIM”
Bunun ferdî ve toplumsal taraftan bakarak açıklanacak istikametleri var. Mesela eski bir Prusya efsanesi olan Faust’u yine yorumlayan Goethe ortaya epeyce sofistik bir yorum koyar. Almanlar dış kültürel misyonlarına onun ismini vermekten çekinmemişlerdir. Toplum Sezai Karakoç’a hazır mı ona bakmak lazım.” dedi.
Müellif Selahattin Yusuf’un merhum Karakoç için yaptığı kıymetlendirme Şu halde devam etti:
“Çok şaşıran bir beşerim. Kendimi, şaşırmaya açık tutan bir beşerim. Birtakım beşerler bu kapıyı da kapatırlar. Bence bu zayıflık emaresidir. Çok şaşıran bir beşerim. Hatta bu nedenle benimle çok dalga geçerler.
Kendimi, şaşırmaya açık tutan bir beşerim. Birtakım beşerler bu kapıyı da kapatırlar. Bence bu zayıflık emaresidir. Şaşırmaya açık olmamak bilgilenmeyi, ruhumuzun zenginleşme imkanlarını ortadan kaldırır. Şaşırmak ve hayret etmek insanın büyük zenginlikleridir. Kendimizi daima açık tutmalıyız.
“SANATÇILAR SİYASETE ARALI DURMALI”
Sanatkarlar siyasete aralı olmalı. Siyasalların bunu anlayışla karşılaması gerekir. Şayet sanatkarları aktüel siyasetin içine çekerseniz, gökte hoş güzel süzülmekte olan atmacayı bir avuç kanı için öldürmüşsünüz demektir.
“SİYASİLER BUNU ANLAYIŞLA KARŞILAMALI”
Siyasalların bunu anlayışla karşılaması gerekir. Sanatkarların da dikkatli olması gerekir. Zira Sezai Karakoç’un da vefatından sonra gördüğümüz üzere çok seveni varmış. Aşikâr bir uzaklıktan bakılmalı. Memleketin içinde bulunduğu otobüsün uzun farlarıdır sanatkarlar, muharrirler ve edebiyatçılar.
Temel görevleri yolun nasıl olduğunu topluma, devletlere, siyasetçilere onlar gösterirler. Şayet sanatkarları aktüel siyasetin içine çekerseniz, gökte hoş güzel süzülmekte olan atmacayı bir avuç kanı için öldürmüşsünüz demektir.
“SEZAİ KARAKOÇ ASLA SAVUNMA YAPMAZ”
Sezai Karakoç asla savunma yapmaz. Tam bilakis kibre düşmeden bir vakar yükseltisinden bakarak Batı dünyasını ve çağdaş dünyayı muhakeme eden bir muharrir.Sezai Karakoç asla savunma yapmaz. Tam bilakis kibre düşmeden bir vakar yükseltisinden bakarak Batı dünyasını ve çağdaş dünyayı muhakeme eden bir muharrir.
“KARAKOÇ UYGARLIĞIN BİRİCİKLİĞİNİN FARKINDADIR”
Mesela Mülkiye’den arkadaşı Ergin Günçe için ‘Bu arkadaşta kırık bir Verlaine var’ derken de böyledir. Batı’dan şair ve müellif çevirileri yaparken de böyledir. Sezai Karakoç’un hali ileriden geriye hakikat bakmaktır. Aykırısı aslında sağcılıktır. Sezai Karakoç içinde yaşadığı uygarlığın ve onun birikiminin biricikliğinin farkındadır.
Birinci sınıf bir sanat yapıtıyla karşılaştığımızda varoluşumuzu ona her vakit açarız. O, zati varoluşunu bize açmış bizi beklemektedir.
Sezai Karakoç, samimi bir insan. Sevdiği şeye yürekten katılmasını bilen bir insan.
Birinci sınıf bir sanat yapıtıyla karşılaştığımızda varoluşumuzu ona her vakit açarız. O, aslında varoluşunu bize açmış bizi beklemektedir. Biz sahiden iyi bir sanat yapıtıyla karşılaştığımızda bu bizim varoluşumuzu temelinden sarsan bir şeydir. Çağdaş insan bağları müsabakadan kaçan ilgilerdir. O yüzden bu kadar şiddet ortaya çıkıyor.
Çok fazla insanın bir fikrin etrafında kümelenmiş olması, bir kez o fikri varoluşsal olarak gerçek ve haklı kılmaz.
“O FİKRİ YANLIŞSIZ VE HAKLI KILMAZ”
9. Senfoniyi zurna ile çaldığımızda ne olur? Milyonlarca taraftarımız oldu diyelim ve Hepsi tıpkı ağızdan en iyi bu dediğinde olur mu bu türlü bir şey? Bir senfonik yapıtı zurna ile çalmak? Çok fazla insanın bir fikrin etrafında kümelenmiş olması, bir sefer o fikri varoluşsal olarak hakikat ve haklı kılmaz.
Sezai Karakoç’da dahil olmak üzere ona misal aydınlar Türkiye’de yapayalnız kalma kıymetine sağlam bir istinat noktası bulup o nokta üzerine bütün varlığını koyarlar.
“İNSANLARIN ELİNDE SINIF PROBLEMİ DİYE BİR ŞEY KALMADI”
Fusion’u olmayan şey geride kalıyor. O denli bir vakitte yaşıyoruz.
Her şey fusion oldu. Fusion’u olmayan şey geride kalıyor. O denli bir vakitte yaşıyoruz.
İnsanların ellerinde artık sınıf sıkıntısı diye bir şey kalmadı. Bu sorun devam etseydi bir tartışma doğacaktı ve Türkiye’de de bir imkan oluşacaktı. Kültür solculuğuna gönül indirdiler. Hepsi Avrupacı oldu.
Türkiye’de sıkıntılar, sorunlar; 2. Dünya Savaşı’nın sonuçlarıyla hatta 1. Dünya Savaşı’nın sonuçlarıyla birlikte düşünülmek zorundadır. Yoksa havanda su döveriz diye düşünüyorum.
Türkiye’de problemler, sıkıntılar; 2. Dünya Savaşı’nın sonuçlarıyla hatta 1. Dünya Savaşı’nın sonuçlarıyla birlikte düşünülmek zorundadır. Yoksa havanda su döveriz diye düşünüyorum.”
Ensonhaber
