Türkiye Personel Partisi (TİP) Genel Lideri Erkan Baş, partisinin haftalık basın açıklamasında gündemi kıymetlendirdi. TİP İstanbul Vilayet Binası’ndan yurttaşlara seslenen Baş, yeni gelişmelere ait açıklamalarda bulundu.

Son periyotta çıplak arama hakkındaki kelamlarıyla gündeme gelen Hasret Zegin hakkında da açıklamalarda bulunan Baş, “Özlem Varlıklı, Süleyman Soylu fark etmiyor. Birebir şahıssınız ikinize birden sesleniyorum Süleyman Varlıklı Efendi, bu gençlerimizin burnu kanasa sorumlusu sensin!” diye konuştu.

Baş’ın açıklamaları şöyle:

Uğraş de sürüyor. İşçiler seslerini yükselttikçe umut da artıyor.

Belediyelerde çalışan 450 bin işçi yeni devirde yapılacak toplu iş mukaveleleriyle üç yıldır yüzde 60’lara varan kayıplarını ortadan kaldırmayı hedefliyorlardı. Çalışanlar bu son devirde KHK ile belediye şirketlerine geçirildiler ve taşeronluk sistemi böylelikle neredeyse kalıcı hale getirilmiş oldu. Kimi belediyelerde bu toplu mukavele süreçleri emekçiler tarafından memnuniyetle karşılanırken, birçok belediyede ise sorun var. Burada hem belediye idareleri hem de sendika bürokrasileri işçilerin haklarını kazanmasının önünde pürüz teşkil ediyor.

‘İŞÇİYE KİM ZİYAN VERİYORSA O BİZİM DÜŞMANIMIZDIR’

Hangi partinin belediyesi olduğu fark etmeksizin, çalışanlar, yoksulluk sonunun yarısına sıkıntı ulaşan fiyatlara mahkum edenler, çalışanların düşmanıdır. “Bu para neyinize yetmiyor” tutumuyla personellerin emeklerini küçümseyenler duygudaşlığımız kelam konusu olamaz.

Sendika genel merkez yöneticilerinin patronların yanında davranıyor olmalarını güçlü biçimde kınamak zorundayız. Yüksek fiyatlar alan sendikacıların sefalet şartlarında yaşayan personellerin kontratlarını imzalama tavrını daima birlikte reddetmeliyiz.

Kadıköy’de, işçilerin maaşlarıyla ilgili aldatıcı bilgiler şahsen belediye idaresi tarafından halka servis edilirken, sendika genel merkez yöneticilerinin emekçiler grevdeyken onlara sormadan kontratlarına gizlice imza atmaları çalışanlara büyük ziyanlar verdi.

Çalışanın emeğinden, alın terinden üstün hiçbir paha tanımıyoruz. Kim ki personele bilerek, isteyerek ziyan veriyor o bizim düşmanımızdır.

Sendikalar, bürokratların değil uğraş eden işçilerin örgütleridir.

Dün Maltepe’de olduğu üzere belediye işçileri meselelerine tahliller üretilmediği için grev ilanlarını her gün farklı bir belediyede asıyorlar. Onlar çocuklarının ve ailelerinin geleceği için gayret ediyorlar. Hizmet üreterek hayatımızı kolaylaştıran ve yaşadığımız kentleri güzelleştiren belediye işçilerine selam olsun.

‘KAFE, BAR VE RESTORAN ÇALIŞANLARININ TALEPLERİNİN YANINDAYIZ’

Gündemdeki bir öbür başlık da kafe, bar ve restoran çalışanlarının talepleri… Çalışan arkadaşlarımız evvelki gün 7 vilayette basın açıklaması düzenleyerek seslerini bir kere daha duyurdular.

Kendilerinin tabir ettiği sayılara nazaran kafe ve restoranlar 170, barlar ise 345 gündür kapalı. Neredeyse bir yıla yakındır işsizler, gelirsizler ve daha berbatı çoğunluğu sigortasız çalıştırılan bu emekçi arkadaşlarımız takviye ismi altında sunulan ödeneklerden de yararlanamadılar.

Artık önümüzdeki süreçte vilayetler ve ilçelerdeki olay sayılarına nazaran yerlerin düşük kapasiteli çalışma ile açılması tanım ediliyor, ancak nakdi fiyat takviyesi ile kısa çalışma ödeneği önümüzdeki ay bitiriliyor. Açılması garanti olmayan, açılsa dahi düşük kapasiteli çalışma sebebiyle birçok çalışandan vazgeçileceği iş yerlerinde, emekçilerin kalan tek garantisi olan ödenekler de ortadan kaldırılıyor.

Çalışan arkadaşlarımızın talepleri, tüm yerlerde açılma ve fiyat dayanaklarının en azından bu bölüm için yıl sonuna kadar uzatılması tarafında. Biz de arkadaşlarımızın bu taleplerinin yanında olduğumuzu tabir ediyoruz.

‘AKP KONGRELERİ VE CENAZELER DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE AKIL ALMAZ BİR DURUM’

AKP kongrelerinde beşerler birbirinin üstüne binecekken daha dün İstanbul’dan gerçekleşen bir cenaze merasiminde Sıhhat Bakanı dahil tüm üst seviye devlet vazifelileri topluca katılırken insanları bir yıldır çaresiz beklemeye mahkumiyet dışında bir yol bulunamıyor olması akıl almaz bir durumdur.

Sağlıklı koşularda açılmasının yolu varsa açılsın, şayet bu türlü bir yol bulunamıyorsa bunun bedelinin küçük esnaf ve personeller, işçilere ödetilmesinden vazgeçilsin.

‘ÖZGÜRLÜKLER AYAKLAR ALTINA ALINIYOR’

İktidar cephesinin en yetkili ağızlarının geçen hafta sarf ettiği kimi kelamlar bir sefer daha özgürlüklerimizin nasıl ayaklar altına alındığını resmetmiş oldu.

Azaba kılıf bulanları, onu olağanlaştırmaya çalışanları, bayan çabasını “terörizm” formunda karalayanları gördük dinledik.

Sevgili yurttaşlar,

Bundan tam 11 yıl evvel Onur Yaser Can isimli genç bir mimar, kendisine azap ve makus muamele uygulayan polisler yüzünden hayatına kıydı. Yaşanan bu acının akabinde aileyi kaybettik.

Bundan 14 yıl evvel Festus Okey gözaltında katledildi.

Avrupa İşkenceyi Tedbire Komitesi’nin son 30 yılda en fazla ziyaret ettiği ülke Türkiye.

Her yıl onlarca yeni azap ve makus muamele şikayetleri geliyor. Memleketler arası ve ulusal kuruluşlar bunları raporluyor, araştırıyor.

Ve bu ortamda bugün bilhassa bayanlar ancak yalnız onlar da değil pek çok yurttaşımız gözaltında çıplak arama, şiddet ve mevt tehditleri ile azaba maruz kaldıklarını beyan ediyor.

‘BÖYLE ONUR, BU TÜRLÜ AHLAK YERİN TABANINA BATSIN’

AKP Küme Başkanvekili bu savlara nasıl cevap veriyor? Bakın dikkatinizi çekiyorum, Hasret Güçlü bayan bir avukat. Yani bu bahislerde en fazla hassas olması gereken bir şahıstan kelam ediyoruz.

Ne diyor Hasret Güçlü?

Onurlu ve ahlaklı bir bayan çıplak arandığını açıklamak için bir yıl beklemezmiş. Bayanlar bebekleriyle cezaevine girmek için şuurlu olarak gebe kalıyorlarmış.

Bu türlü onur, bu türlü ahlak yerin tabanına batsın.

O ahlaktan, o onurdan bize lazım değil. Bu zihniyetin ahlak saydığı, onur saydığı şeyler nedeniyle bugün Türkiye’de binlerce kız çocuğu zorla evlendiriliyor. Cinsel istismara maruz kalıyor. Cinsel şiddete maruz kalan bayanlar seslerini çıkardıklarında bu zihniyetin temsilcilerinin hışmına uğrayacaklarını bildikleri için konuşamıyorlar.

‘MAĞDUR ROLÜ YAPMAKTAN VAZGEÇMİYORLAR’

AKP 19 yıldır iktidarda olmasına tabir yerindeyse ne istiyorsa yapmasına karşın mağdur rolü yapmaktan bir türlü vazgeçemiyor.

Din üzerinden yaptığınız his sömürüsü, oradan türettiğiniz mağduriyet edebiyatı artık yetti. Bu vesileyle iktidara karşı kesintisiz uğraş eden tüm bayanları bir kere daha selamlamak istiyorum.

Âlâ ki bayan hareketi var. Gayret eden bayanlar, en başta biz erkeklere, tabiri caizse, başımıza vura vura, uğradıkları cinsel, ruhsal şiddeti söz etmelerinin kolay olmadığını öğretti.

Biz, bu türlü bir şiddete maruz kalan ancak bunu çok geç söz edebilen bayanın ahlakını, onurunu sorgulamamayı öğrendik.

Bakın pahalı arkadaşlar, AKP o denli bir karanlık yarattı ki, bu iktidarın bir modülü olan bir bayan ve avukat olsa dahi, bayan gayretinin hepimizi aydınlatan bu ve bunun üzere pek çok kazanımı oralara ulaşmıyor bile.

O denli bir karanlıktalar ki, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun pek çok bayanın hayatını kurtaran bayan örgütlerini terör örgütü olarak hafızalara kazımaya çalışmasına bir ses dahi çıkaramıyorlar.

“İçişleri Bakanıma itimat etmeyeyim mi?” diyorlar? Siz ve o ve kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum diyen reisiniz birebir şahıslarsınız Hasret Güçlü.

Bayanı ahlakı üzerinden karalamaya çalışan binlerce, on binlerce yobaz var bu ülkede. Siz onların aklısınız, gözüsünüz, dilisiniz…

‘ÖRGÜT KONUTU SİZİN CEMAAT EVLERİNİZDİR’

Avukat Hasret Varlıklı konuşmaya devam ediyor. Ankara’da konutlarının önünden polisler tarafından kaçırılan gençlerle ilgili palavra söylüyormuşuz. Onlar örgüt meskenlerinin önünden kaçırılmışlar.

Bunun neresine yanıt vereyim!

Türkiye Emekçi Partisi üye ve yöneticisi, öğrenci kardeşimiz Ali Ayduğan’ın da ortalarında olduğu gençler Ankara’da meskenlerinin önünden kaçırıldılar.

Ankara’nın dört başka çıkışına kadar polisler eşliğinde götürüldüler. Genç arkadaşlarımız bu şahısların polis olduklarını biliyorlar. Onlara fizikî şiddet uygulandı. Vefatla tehdit edildiler.

Örgüt konutu nedir Hasret Güçlü? Sizin tarikat konutlarınız, cemaat konutlarınız vardı tahminen, bizde o denli şeyler yok.

Ali’yi gidin mahallesindeki esnafa sorun, size anlatsınlar.

O mahallenin en genç muhtar adayı oldu. Binlerce oy aldı. Olmasaydı da ne fark ederdi?

‘SÜLEYMAN VARLIKLI EFENDİ!’

Hasret Varlıklı, Süleyman Soylu fark etmiyor. Tıpkı bireysiniz ikinize birden sesleniyorum…

Süleyman Güçlü Efendi!

Bu gençlerimizin burnu kanasa sorumlusu sensin!

Gençlerin yakasından o kirli ellerini çek. Bayanların yakasından o kirli elini çek.

‘ANIL AKYÜZ’Ü TERÖR ESTİREREK İMTİHANA GÖTÜRDÜLER’

Boğaziçi aksiyonlarına katıldığı için bir parti üyemiz cezaevinde. Anıl Akyüz, birebir vakitte bir öğrenci. Boğaziçili öğrenci ve akademisyenlerin haklı taleplerine dayanak vermek için hareketlere katıldı. Polis şiddetine maruz kaldı ve bugün cezaevinde. Anıl dışında da cezaevinde olan öğrenciler var. Anıl’ın geçen hafta sonu imtihanı vardı ve onlarca jandarma eşliğinde, okulda terör estirerek imtihana götürdüler.

Ortalarında partili arkadaşlarımızın da olduğu pek çok genç elektronik kelepçeyle konut mahpusunda tutuluyor.

‘GENÇLİĞİ KAYBETTİNİZ, KAYGINIZ BU YÜZDEN’

Gençler teknolojiyi daha iyiye, daha hoşa ulaşmak için kullanıyor. Ağlar kuruyor, pandemiden ziyan görenlerle, sarsıntı mağdurlarıyla dayanışmak için kullanıyor. Siz gençleri mahpus tutmak için!

Elektronik dendiğinde gençlerin aklına müzik geliyor, ne bileyim mühendislik geliyor, bilim geliyor. Sizin aklınıza kelepçe!

Milyonlarca genç yurt dışına çıkmak istiyor iktidar onları tutmak için bula bula cezaevine atmayı akıl ediyor, bir de elektronik kelepçeyi!

İşte bu yüzden gençliği kaybettiniz. Endişeniz da bu yüzden!

‘LİSELİLERİN TALEPLERİNDE ANLAŞILMAYACAK NE VAR?’

Gençlik demişken, liseli kardeşlerimizin bana ilettiği bir kaygıları var onu sizinle paylaşmak istiyorum.

Öğrenciler diyor ki: “Birinci devirde yapılamayan devir sonu imtihanlarını 1 Mart’tan itibaren yüz yüze yapma kararı aldınız fakat binlerce insan her gün koronavirüse yakalanmaya devam ederken biz yüz yüze imtihanda geleceğimizi tehlikeye atmak istemiyoruz.”

Bunda anlaşılmayacak ne var, bu kolay talebin karşısında kulağının üzerine yatmanın ne manası var? İktidar, “Ben ne dersem olur” anlayışını sürdürüyor. İktidarı, gençlerin sesine kulak vermeye davet ediyoruz.

Cumhuriyet