Ziraî üretimin en değerli girdilerinden olan gübre fiyatlarındaki artışa değinen Sarıbal, “Birçok ziraî eserde olduğu üzere tarım girdilerinde de dışa bağımlıyız. Çiftçimiz yılda 6 milyon ton gübre kullanmaktadır. 2019 yılında 5 milyon ton gübre ithal edilerek 1.3 milyar dolar, 2020 yılının birinci 11 ayında ise 4 milyon ton gübre ithal edilerek karşılığında 1 milyar dolar para ödendi” dedi.
Son bir yılda gübre fiyatlarının %90’a yakın arttığını belirten Sarıbal, 3 AKP öncesi, 7 tanesi de AKP devrinde olmak üzere devlete ilişkin 10 gübre fabrikasının özelleştirildiğini belirtti. “Bugün yaşanan gübre sorunun temel nedeni yapılan bu özelleştirmelerdir” diyen Sarıbal, “AKP periyodunda satılan gübre fabrikaları ile 266 milyon dolar gelir elde edildi. AKP iktidarı devrinde ise toplamda 72 milyon ton gübre ithal edilerek karşılığında 20 milyar dolar ödendi” diye konuştu.
Çiftçinin bahar aylarında ağır bir gübre kullanımı yapması gerektiğini kaydeden Sarıbal, buna karşın önemli bir gübre düşüncesi olduğunu, gereken tedbirler alınmaz ise gübre fiyatlarının daha da artacağı ihtarında bulundu. Gübre kullanımının hem eser kalitesi hem de eser rekoltesi için kıymetli olduğunu hatırlatan Sarıbal, şöyle devam etti:
BESİN FİYATI DAHA DA ARTACAK
“Artan maliyetler karşısında ya çiftçi gübre kullanımını düşürecek ki bu da üretimin düşmesi manasına geliyor. Kaldı ki çiftçi gübre kullanmak istese bile şu anda gübre yok. Çiftçi ya gübre kullanamayacak ya da yüksek maliyetlere katlanıp üretim yapacak. Her iki durumda da bu maliyetler halkın sofrasına gelen besine yansıyacak ve besin fiyatları daha da artacak. Yani hem çiftçi hem tüketici kaybedecek. AKP Genel Lideri da besin fiyatlarının yüksekliğinden şikayet ederek, “konuyu kesinlikle çözeceğiz” demiş. Argümana nazaran AKP Genel Lideri, “Yağ, bakliyat, zerzevat ve meyvede fiyatlar öncelikli meselemiz” demiş. Yeniden hayali ‘fırsatçılara’ göz açtırılmayacağını söylemiş. Besin fiyatlarının nedeni gübre üzere tarımdaki girdi maliyetlerinin yüksekliği. Sıfırlanan gümrük vergilerine karşın değerliye mal olan ziraî eser ithalatı.
Makus iktisat idaresi nedeniyle döviz kuru yükseldikçe hepsi de ithal olan mazot, ilaç, tohum üzere girdilerin fiyatları yükseliyor. Girdi maliyetleri yükseldikçe de besin fiyatları artıyor. Buna bir de tüketicinin alım gücü kaybı eklenince “gıda krizi” oluşuyor. İktidardakiler ise çiftçiyi destekleyerek üretimi arttırmak yerine yalnızca seyrediyor. Bizi önemli bir besin krizi bekliyor.”
ÇİFTÇİ BORÇLARI
Artan girdi maliyetlerinin yanında çiftçilerimizin en büyük sorunu olan çiftçi borçlarının yapılandırılmadığını da anımsatan Sarıbal, çiftçinin kamu ve özel bankalara 130 milyar TL, Tarım Kredi Kooperatifine 12 milyar TL olmak üzere 142 milyar TL resmi borcu olduğunu, tohum, ilaç, mazot bayi, elektrik, su ve başka borçlarıyla birlikte bu borcun 180 milyar lirayı aştığını söyledi.
“Çiftçinin borçları ödenemez duruma gelmiştir. Günü birlik önlemlerle, bir iki aylık borç ertelemeleriyle bu sorun çözülemez” diyen Sarıbal, “Girdi fiyatlarındaki çok artış ve ödenemez noktaya gelen borçları nedeniyle çiftçinin üretim yapamaz noktaya gelmiştir. Çiftçi borçlarının yapılandırılması için yapılan bütün davetlere AKP idaresi kulaklarını tıkadı. 180 milyarı aşan çiftçi borçlarının bankalara ve Tarım Kredi Kooperatifine olan borçları yapılandırılmadığı için çiftçinin tarlasına, traktörüne, hayvanlarına haciz geldi, gelmeye devam ediyor. Çiftçi borçları en az 1 yılı ödemesiz 5 – 10 yılı faizsiz kısa-orta ve uzun vadeli olarak yapılandırılmalıdır” diye konuştu.
Cumhuriyet
