CHP PM, Genel Lider Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında görüntü konferans prosedürüyle toplandı. Toplantı basına kapalı gerçekleştirilirken PM’ye sunulan MYK raporunda Kılıçdaroğlu’nun gündeme ait değerlendirmelerine yer verildi.

Yeni tip koronavirüs (Covid-19) pandemisi ile ağır ekonomik buhranın, devlet krizinin ve toplumsal huzursuzluğun üst üste bindiği 2020’nin geride bırakıldığını belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye’yi sürüklendiği çok taraflı buhrandan kurtarabilmek için çizdikleri yol haritasında emin adımlarla yürümeye devam ettiklerinin altını çizdi.

Gara’daki 16 şehidi anan Kemal Kılıçdaroğlu, şu açıklamalarda bulundu:

“Gara şehitlerimizin büyük kısmı 5,5-6 yıldır bölücü terör örgütü tarafından alıkonulan güvenlik görevlilerimiz. Bu 5-6 yıl içerisinde aileler tüm siyasalların ve devlet vazifelilerinin kapısını çaldılar. Bizim de kapımızı çaldılar, kendileriyle şahsen ben görüştüm. Milletvekillerimizi görevlendirdik, ailelerle birlikte basın toplantıları yaptılar, tekraren soru önergeleri verdiler. İktidarın bu bahiste inisiyatif alması gerektiğini her fırsatta söyledik. Fakat maalesef bölücü terör örgütü tarafından alıkonulan vatandaşlarımız şehit oldular. 83 milyon ismine Cumhurbaşkanı’na bu bahiste 5 soru yönelttim, cevap alana kadar da sormaya devam edeceğiz.”

ENİS BERBEROĞLU’NUN PARLAMENTOYA DÖNMESİ

Devlet kurumunun hukukun üstünlüğü prensibiyle yönetilmesi ve vatandaşlarını müdafaası gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Bizde insanların çıkarı üzerine, tabiatın çıkarı üzerine inşa edilen bir devlet anlayışı vardır. Biz, demokrasiyi güçlendirmek istiyoruz. Çağdaş uygarlığı yakalamak ve akabinde aşmak istiyoruz. Her vakit haksızlıklara karşı çıktık. İşte bunun için Anayasa’nın hepimize tanıdığı haktan yola çıkarak dünya siyaset tarihinin en manalı ve en uzun yürüyüşü olan Adalet Yürüyüşü’nü yaptık.” değerlendirmesinde bulundu.

Süreç içerisinde bir devlet krizi yaşandığını aktaran Kılıçdaroğlu, birebir olaya dair bir mahkeme beraat verirken bir öteki mahkemenin müebbet cezası verdiğini anımsattı.

Anayasa Mahkemesinin iki sefer ihlal kararı vermek zorunda kaldığına işaret eden Kılıçdaroğlu, “Oysa Anayasa’mızda hukukun üstünlüğü unsurunun garantisi olan kurallardan biri de AYM kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, yönetim makamlarını, gerçek ve hukukî şahısları bağlayıcılığı tarafındaki 153’üncü unsurdur. Bu unsura nazaran, bir hukuk devletinde anayasal kararlara uymamanın ilgililer açısından cezai, idari ve türel meseleler, sorumluluklar doğuracağı açıktır. Bu ülkede gerçek manada hukuk, bu ülkede gerçek manada demokrasi varsa birinci AYM kararını uygulamayan yargıcın o vazifeden alınması lazım.” sözlerini kullandı.

Yaşanan devlet krizinin “talimat üzerine yapılan Anayasa Mahkemesi üyeliği seçimleri”nde de gün yüzüne çıktığını lisana getiren Kılıçdaroğlu, “Yıllarını Yargıtaya veren, emek harcamış beşerler dururken, 20 günlük Yargıtay üyeliği olan İrfan Fidan’ın yüksek mahkeme üyeliğine seçildiğini” söz etti.

Kılıçdaroğlu, “Tuzun koktuğu bir süreçteyiz. Hukukun hak ve adalet dağıtmasını istiyoruz. Bunun için de ısrarla adliyeye siyaset sokulmamalı diyoruz.” dedi.

Adalete olan inancın sarsıldığını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok. İktidar olanların yapmaları gereken birinci şey Türkiye’de can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Herkesin can ve mal güvenliğinden sorumlu olan, devleti yönetenlerdir. Devleti yönetenler, politikler, gazeteciler, vatandaş şayet bir hücuma uğruyorsa derhal olayın üzerine gitmeli ve olayı çözmek için gerekli talimatları vermelidir. Hukuk ve demokrasinin kalan kırıntıları da saray rejimi tarafından silip süpürüldü. İstikrar ve denetleme sistemleri büsbütün felç edildi. Gereksinimimiz, ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’dir. Bugün Türkiye’de demokrasiden yana olan herkes, Anayasa’nın birinci dört hususunun tıpkı kalması kaydıyla ‘Türkiye’nin demokratik yeni bir Anayasa’ya muhtaçlığı var’ diyor. Lakin bu türlü bir Anayasa değişikliği için her şeyden evvel hakikat siyasi iklime muhtaçlık var, yürürlükte olan Anayasa’ya uyan bir siyasi anlayışa gereksinim var. Türkiye’nin bu kutuplaşmadan çıkması lazım. Bu tartışmayı başlatabilmeniz için öncelikle var olan Anayasa’ya uymanız gerekir.”

EKONOMİYİ KIYMETLENDİRDİ

Türkiye’nin çok boyutlu bir ekonomik buhran yaşadığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, bir avuç imtiyazlı insan dışında milyonlar için huzur ve refahın olmadığını tabir etti.

“Halkın umudu olmamız gereken, insanca bir hayat ve demokratik bir siyaset için tarihi bir sorumluluğu omuzlarımızda taşıdığımız bir devirden geçiyoruz.” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Çok boyutlu buhran demokrasiden hukuka, hukuktan iktisada hayatın her alanına sirayet etmiş durumda. Saray nizamının telaffuzları ve yaşadıkları ile halkın gündelik gerçekleri ortasında günden güne daha da derinleşen bir uçurum var. Saray uzaya gitmekten bahsederken Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları konteynırlardan, çöpten besin toplamak durumunda kalıyor. Acı gerçekler çoktandır gizlenebilir, maskelenebilir olmaktan çıktı. Resmi bilgilere nazaran 4 milyon vatandaşımız işsiz, meğer gerçekte 10 milyonu aşkın vatandaşımız işsiz. Son bir yılda istihdam 1 milyon 103 bin azaldı. Türkiye çok derin bir işsizlik batağının içindedir. Türkiye’de en az bir işsizin olmadığı aile sayısı çok azdır. Maalesef, her geçen gün işsizlikten, yoksulluktan intihar eden vatandaşlarımızın sayısı artmaktadır. Saray rejimi işsizlik meselesini çözmek üzere rastgele bir teşebbüste bulunmamakta, dataları hafifleterek kamuoyuyla paylaşmayı tercih etmektedir. AKP periyodunda 16 istihdam paketi açıklanmış lakin hiçbiri Türkiye’deki yapısal istihdam meselesini çözmek için kâfi olmamıştır. İstihdam sıkıntısına kalıcı tahlil, izlenen iktisat siyasetinin 180 derece değişmesine bağlıdır. Türkiye’nin acilen faiz-döviz ekseninden çıkması, yatırım, istihdam ve üretime odaklanması gerekmektedir. Bilhassa işsizliğin ağır olduğu kentlerde sanayi ve tarım yatırımları yapılmalı, istihdamın sektörel yapısı düzeltilmelidir.”

Türkiye’nin genç insan kaynağını değerlendirebilmesi için adımlar atılması gerekliliğini lisana getiren Kılıçdaroğlu, iktidar olmaları durumunda, kapatılan Devlet Planlama Teşkilatı yerine Stratejik Planlama Teşkilatı kurarak bu hususta adım atacaklarını bildirdi.

TÜİK’in açıkladığı dataların bile hayat pahalılığını gizleyemediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, TÜİK’in datalarına nazaran tüketici enflasyonunun yüzde 14,97, üretici enflasyonunun ise yüzde 26,16 düzeyine ulaştığını aktardı. Halkın gerçek enflasyonunun bunun çok üzerinde olduğunu lisana getiren Kılıçdaroğlu, iktidarın ise enflasyonu denetim altına almak ve hayat pahalılığını sonlandırmak için siyaset faizini yüksek tutmak dışında adım atmadığını belirtti.

“ESNAF ÜZERE ÇİFTÇİ DE KAN AĞLIYOR”

Esnafın problemlerine da değinen Kılıçdaroğlu, “Devletin esnafa gerçek manada takviyede bulunmaktan çok onları borçlandırmayı tercih etmesi esnafı tüketmiş durumda.” değerlendirmesinde bulundu.

Kemal Kılıçdaroğlu, 20 Kasım 2020’den beri birçok lokanta, kafe, restoran, alkollü yerin kapalı olduğunu hatırlatırken açıklanan takviye paketlerinin ise yetersiz kaldığını lisana getirdi.

“Kalabalıklar AKP kongrelerinde toplanırken, Erdoğan kongrelerde kalabalıktan mutlu olduğunu belirtirken esnaf gerekli tedbirlerle dükkanı açabilmek için yalvarıyor.” diyen Kılıçdaroğlu, esnafa yönelik alınabilecek daha evvel açıkladığı tedbirleri yineledi.

“Esnaf Bakanlığı” kurulması, sicil affı çıkarılması, esnafın kullandığı kredilerin, faizsiz ve ödeme gücüne nazaran taksitlendirilmesi, kiralarda stopajın kaldırılması ve AVM’lerin haftanın bir günü kapanması üzere tekliflerini sıralayan Kılıçdaroğlu, “Esnaf üzere çiftçi de kan ağlıyor. Türkiye’de tarım bitme noktasına geldi. Tonlarca patates, soğan depolarda çürüyor ya da hayvanlara yem ediliyor. Çiftçi girdi maliyetiyle eser fiyatı ortasında sıkışıp kalmış durumda. 19 yılın sonunda üç Trakya büyüklüğünde alan çiftçiler tarafından ekilemez hale geldi.” değerlendirmesinde bulundu.

Durum böyleyken iktidarın, Afrika ülkeleri Nijer ve Sudan’da 1,78 milyon hektarlık tarım toprağı kiraladığını aktaran Kılıçdaroğlu, şu açıklamaları yaptı:

“Çiftçi ekemiyor zira ziyan ediyor. Bunun üzerine ithalat yapılıyor. Gübreden ilaca her türlü girdiye artırım yapılıyor. Bilhassa Güneydoğu vilayetlerimizde çiftçi elektrik artırımlarından bıkmış durumda. Çiftçi borç batağında, traktörleri bile haczediliyor. Yaşananlar karşısında çiftçi Tarım Kredi Kooperatiflerini protesto ediyor, o denli ki ‘tarım tefeci kooperatifi’ diye açıklama yaptılar. Çiftçinin traktörü haczedilirken ülkemiz geçen yıl tarım ithalatına 9,5 milyar dolar harcadı. Son 18 yılda tarım ithalatına harcanan para ise 114 milyar dolar oldu. Kazanan daima milletlerarası tarım monopolleri oldu. Durum böyleyken AKP temsilcileri çiftçinin elindeki akıllı telefondan bahsediyor, akıllı telefonu refah ölçütü olarak ele alıp, cep telefonu olan bir çiftçinin şikayet etmemesi gerektiğini söyleyecek kadar da gerçeklerden kopmuş.”

“İŞÇİYE, EMEKLİYE PARA VERİP VERMEME BİR SİYASİ TERCİHTİR”

Esnafa, çiftçiye, işçiye, emekliye para verip vermemenin bir siyasi tercih olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, bu iktidarın siyasi tercihlerinin halktan yana olmadığının bütçedeki kaynak kullanımından muhakkak olduğunu lisana getirdi.

Cumhurbaşkanının faiz-enflasyon münasebetine dair görüşleri ışığında şekillenen iktisat siyasetleri sonucunda döviz kurlarını denetim altında tutmak için Merkez Bankasının 128 milyar dolar rezervinin satıldığı görüşünü yineleyen Kemal Kılıçdaroğlu, ısrarlı sorularına karşın iktidarın “halen 128 milyar doların niçin satıldığını ve kime satıldığını” açıklamadığını kaydetti.

Birinci Covid-19 olayının üzerinden bir yıl geçtiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, sağlıkçıların bu müddet içerisinde tarih yazdıklarını bildirdi. Sıhhat çalışanlarına “birer aylık maaş, birer aylık ikramiye verelim” tekliflerinin kabul edilmediğini aktaran Kılıçdaroğlu, “Aşıların tedariki, dağıtımı ve aşılanma sürecinde de şeffaflık tercih edilmedi. Fahrettin Koca’nın belirttiği aşı doz sayıları belirtilen vakitlerde gelmedi. Hıfzıssıhha Enstitüsü kapatıldı. Türkiye’de yeni teknolojiyle uygun bir aşı ve serum üretim tesisi kurulması mümkündü, bu yatırımı yapmayıp yerine kısa periyot için aşı ithalatı benimsendi.” tabirini kullandı.

CHP’li belediyelerin salgınla uğraşta kıymetli vazifeler yaptığını aktaran Kılıçdaroğlu, iktidarın ise bu süreçte salgını bırakıp CHP’li belediyelerle çaba etmeyi tercih ettiğini lisana getirdi.

Kılıçdaroğlu, CHP’li belediyelerin Ocak 2021 prestijiyle 7 milyon 200 bin vatandaşa birebir yardım, 1 milyon 250 bin vatandaşa da nakdi yardım yaptığını vurgularken, 70 milyondan fazla maske ve dezenfektan dağıtıldığını da bildirdi. CHP olarak neler yapacaklarını da anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Türkiye’yi içinden geçmekte olduğu çok taraflı buhrandan çıkarmanın yegane yolu, buhranı yaratan siyasi sorumluları demokratik yollarla iktidardan uzaklaştırmak, iktidarı değiştirmektir. Halkın, milyonların çıkarlarını temsil eden bir siyasi anlayışı iktidara taşımaktır. 19 yıldır Türkiye’yi yöneten, lakin yurttaşların temel sıkıntılarına tahlil olamadığı üzere yurttaşların süregelen problemlerini daha da büyüten ve derinleştiren bu iktidara bir son vermek ülkemize ve milletimize olan borcumuzdur. Uğraşımız bir hak gayretidir. Çabamız adalet çabasıdır. Bizler, iktidara alternatif olarak neler yapacağımızı, problemleri nasıl çözeceğimizi vatandaşla alanda istişare ediyoruz. Tahlil yolları için vatandaşla birlikte baş yoruyoruz. Öncelikle tüm yurttaşların can ve mal güvenliğini sağlayacağız. Güçlü bir demokratik yapı inşa edeceğiz, tasfiye edilmiş yahut içi boşaltılmış kurumlarımızı yine canlandıracağız. Güçlendirilmiş parlamenter demokrasi ile kuvvetler ayrılığını tekrar tesis edeceğiz. Yargı bağımsızlığını tekrar tesis edeceğiz. Parti genel liderinin hakim tayin ettiği nizama son vereceğiz. Adliyeye, mescide, kışlaya siyaset sokmayacağız. Medya özgürlüğünü sağlayacağız. Millet iradesini sınırlayan yüzde 10 seçim barajını kaldıracağız. Temsilde adalet, idarede istikrar ve şeffaflık getireceğiz. “

Cumhuriyet