Hukukçu Altıparmak, ortada bir cürüm olmadığını söyledi. Avukat Ülgen, tutuklamanın silah olarak kullanılmasının anayasaya karşıt olduğunu vurguladı. Ülgen, “Melih Bulu’dan bu karara reaksiyon beklerdik” dedi. Öğrencilerin avukatları, yargının talimatla hareket ettiğini savundu.
Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı’nın duyurduğu “yargı reformu” çalışmaları devam ederken Boğaziçi Üniversitesi’nde stant açan 2 üniversite öğrencisi Kâbe figürlü görsel nedeniyle tutuklandı. 2 öğrenci hakkında ise konut mahpusu kararı verildi. Emniyetteki tabirleri, “Halkın bir kısmının benimsediği dini bedelleri aşağılama” suçlamasıyla alınan öğrenciler, savcılık tarafından, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme yahut aşağılama” hatasından mahkemeye sevk edildi. Soruşturma sürecinde hata vasfının değiştirilmesine reaksiyon gösteren hukukçular, suçlamanın tutuklama kararı çıkması için değiştirildiğine dikkat çektiler.
MELİH BULU’DAN REAKSİYON BEKLERDİK
HUKUKÇU KEREM ALTIPARMAK:
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. Maddesi’ne nazaran üst sonu 2 yıldan az olan hatalarda tutuklama veremezsiniz. O hatası ne kadar ağır işlemiş olurlarsa olsunlar 216/3’ten tutuklama verilemezdi. Tutuklanan öğrencilerin aksiyonunun ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme yahut aşağılama’ kabahatine uyması mümkün değil. ‘Dini bedelleri aşağılama’ cürmünden tutuklama veremeyecekleri için öteki cürümden tutuklama verdiler. İstanbul Valiliği’nin açıklamasında Boğaziçi Üniversitesi Hoş Sanatlar Kulübü’nde ‘LGBTİ bayrağı ele geçirildi’ tabiri var. LGBTİ bayrağından ne hatası olacak? Ayrıyeten polisler aramayı ne halde yaptı? Polisin arama sürecine kim refakat etti? Arama yöntemine uygun yapıldı mı? Bunları şimdi bilmiyoruz. Son olarak ben bir hukukçu olarak rastgele bir hata görmüyorum.”
HUKUKÇU CELAL ÜLGEN:
Bilindiği üzere daha evvel internete düşen bir ses kaydında Hükümran Bağış, ‘Her cuma bir ayet sallıyorum, Bakara makara’ demişti. Bağış’ın kelamlarına AKP’lilerden hiçbir reaksiyon gelmediği üzere kutsal kıymetlerin aşağılandığı istikametinde bir soruşturma da yapılmamıştı. Yine çok sayıda kutsal kitap ve Kâbe fotoğraflarının pasta yapıldığı, çeşitli merasimlerde kesildiği internet medyasında çokça yer almaktadır. Boğaziçili öğrenciler hakkında tutuklama kararı verilmesi ve tutuklamanın peşin infaz biçiminde kullanılması anayasaya ve Ceza Muhakemesi Kanunu’na alışılmamıştır. Bu öğrencilerin tutuklanması tutuklanmanın bir silah olarak kullanıldığının göstergesidir. Boğaziçili öğrenciler tutuklanarak geniş bir toplumsal kısmın önüne atılmıştır. Bu çocukların tutuklanmasına atanan rektör Melih Bulu’nun reaksiyon göstermesini beklerdik.
‘YARGI YENİDEN DİRENMEDİ’
Boğaziçili öğrencilerin avukatı Ayşe Özdemir, tutuklamaya itiraz edeceklerini açıkladı. Avukat Ali Turgut ise Emniyet’te söz sonrası öğrencilerin bırakılacağının söylendiğini belirterek, “Saat ilerledikçe toplumsal medya trolleri devreye girdi ve tutuklamanın taşları döşendi. Gece 04.00’te Emniyet’e Boğaziçi Üniversitesi özel güvenlik vazifelileri getirilerek hukuka ters teşhis süreci yapıldı. Bu, tutuklamayı sağlayacak kanıt yaratma gayretiydi. Sonraki gün savcılıkta bir anda kabahat değiştirildi. Bunun ismi talimat almaktır. Başsavcılıktan sonra hâkimlik de misyonunu yapmak yerine tutuklama kararı verdi. Sonuç olarak, gece vakti bir talimat geldiğini ve bu talimata yargının hiçbir ayağının direnmediğini görüyoruz” dedi.
KUCAKLAYICI STANT YAPTIK
Nöbetçi 8. Sulh Ceza Hâkimliği’nde savunma yapan öğrenciler, yöneltilen suçlamaları reddettiler. Öğrencilerden D.D. sözünde, “Rektörlük olaylarında bir stant düzenlendi. Anonim eserler de geliyordu. Her gün farklı yerlere asıyorlardı. Son gün haberim oldu. Orada üç yüz tane fotoğraf olduğu için içeriğini bilmiyordum. Bilhassa seçilmiş bir eser yoktur, gönderilen her şeyi sergiledik” dedi.
STANDIN MANEVİ KISMI GÖZDEN ÇIKARILIYOR
Savunmasında, “Sergimizin manevi kısmının gözden çıkarıldığını düşünüyorum” diyen öğrenci H.K. “Sergimizin asıl maksadı bütünleyici ve kucaklayıcı olmasıdır, biz bu soruşturma nedeniyle çok üzgünüz. Biz yapıtları toplamak ve sanatkarlara ulaştırmaya çalıştık. Lakin hakkımızda bu halde soruşturmalar yapıldı. Bizim emelimiz çok farklıydı” tabirlerini kullandı.
POLİSLE KARŞI KARŞIYA GELMEMEK İÇİN AÇTIK
S.N.B ise savunmasında standın kin ve nefreti uyandıracak bir stant olmadığına dikkat çekerek, “Göstermiş olduğunuz fotoğraftaki şahıs benim. Lakin orada ‘şahmeranımız kayıp, nerede, çaldınız, hesap vereceksiniz’ biçiminde bir konuşma yapmadım. Bu tutanağı kabul etmiyorum. Belirtilen suçlamaları kabul etmiyorum. Polisle karşı karşıya gelmemek için açtığımız bir sergidir. Fakat katiyetle kimseye kin ve nefret uyandıracak bir paylaşımda bulunmadım. Standımızda bunun tersine insanların kendilerini daha rahat tabir edebilmeleri ve kucaklayıcı sergidir. Bu suçlamaların üzerimize atılı bulunmasının üzerimizde çok makus tesirleri olmaktadır. Konut mahpusu ile sonuçlanırsa, maddi olarak kaybım olacaktır, güç duruma düşme durumum vardır” dedi.
YAPITIN ÖNÜNDE DURDUĞUM İÇİN…
Öğrencilerden S.C.U. ise savunmasında özetle şunları söyledi: “Birtakım yapıtların taşınmasına yardımcı oldum fakat kelam konusu yapıtların asılmasında rastgele bir iştirakim yoktur. Yalnızca yapıtın önünde bulunduğumdan ötürü suçlanmaktayım, lakin yapıtın önünde durmam, asma sürecine katıldığımı göstermez. Eser hakkında görüşlerimi sorarsanız bu bayrağın manalarını bile bilmiyorum, stant rektör atanmasına karşı olarak düzenlenmiştir.”
Cumhuriyet
